Florida’nın Ocala kentindeki bir banliyö mahallesinde, Quail Run apartman kompleksinde hayat, her sıkı fıkı toplulukta olduğu gibi görünürde normal bir şekilde akıp gidiyordu. Aileler, boş bir arsada oynayan çocuklar ve birlikte yaşamanın getirdiği gündelik sürtüşmeler, tanıdık bir tablo çiziyordu. Ancak, tam da bu oyun alanıyla ilgili başlayan ve önemsiz gibi görünen bir anlaşmazlık, toplumu sarsacak ve derin sosyal çatlakları ortaya çıkaracak bir olaylar zincirinin merkez üssü haline geldi.
Ödüllü yönetmen Geeta Gandbhir’in yönettiği, büyük beğeni toplayan yeni belgesel “Mükemmel Komşu”, bu trajedinin kalbine iniyor. Bu yapım, geleneksel bir anlatıdan ziyade, olayların sürükleyici ve ham bir yeniden canlandırması niteliğinde ve neredeyse tamamen benzersiz bir mercekten anlatılıyor: polislerin vücut kameralarından. Film, gündelik bir çatışmanın nasıl ölümcül bir şiddet eylemine dönüşebileceğine dair filtresiz bir bakış sunarak önyargı, korku ve sistemsel başarısızlıkların sonuçlarını gözler önüne seriyor.
Belgesel temel bir soruyu gündeme getiriyor: Yanınızda yaşayan ve sadece komşunuz olan birine karşı silahınızı doğrultup bu kadar korkunç bir eylemde bulunma noktasına nasıl gelinir? Bu soru, filmin anlatısal çekirdeğini oluşturarak izleyiciyi, Florida’daki küçük bir mahallenin sınırlarını çok aşan bir trajedinin anatomisinde yolculuğa çıkarıyor.
Giderek Büyüyen Bir Düşmanlığın Kronolojisi
Belgesel, 35 yaşındaki Siyah bir anne olan Ajike “AJ” Owens ile 58 yaşındaki beyaz komşusu Susan Lorincz arasında tırmanan çatışmayı anlatıyor. Bir komşu anlaşmazlığı olarak başlayan olay, amansız bir taciz sarmalına dönüştü. İki yıldan uzun bir süre boyunca yetkililer, ikili arasındaki husumetle ilgili en az yarım düzine çağrıya yanıt vererek uzun süreli gerilimin belgelenmiş bir geçmişini oluşturdu.
Film, Lorincz’in, Owens’ın çocukları ve evinin yakınındaki bir tarlada oynayan diğer mahalle çocukları hakkında sürekli polisi arayarak şikâyette bulunduğu davranışlarını detaylandırıyor. Bu taciz, Lorincz’in daha sonra dedektiflere de itiraf ettiği ırkçı hakaretleri de içeriyordu. Bu düşmanlık mahallede o kadar iyi biliniyordu ki, çocuklar ondan “Karen” diye bahsediyordu; bu terim, kendi isteğini dayatmak için ayrıcalığını kullanan beyaz bir kadını tanımlamak için popüler bir argo haline gelmişti.
Belgeselin anlatısı, resmi kayıtlar aracılığıyla titizlikle yeniden kurgulanan o ölümcül gecede doruğa ulaşıyor. Olaylar dizisi, Lorincz’in oynadıkları sırada Owens’ın çocuklarıyla yüzleştiğini gösteriyor. Tartışma sırasında Lorincz onlara bir paten fırlatarak çocuklardan birini ayağından yaraladı ve bir diğerine de şemsiye savurdu.
Çocuklar annelerine olanları anlattığında, silahsız olan ve 10 yaşındaki oğluyla birlikte bulunan Ajike Owens, Lorincz ile yüzleşmek için kapısına gitti. Lorincz’in tepkisi, kapalı ve sürgülü olan kendi kapısının arkasından .380 kalibrelik bir tabancayla tek el ateş etmek oldu. Kurşun, Owens’ın göğsünün üst kısmına isabet ederek onu ölümcül şekilde yaraladı. Belgesel, o anki kaosu ve acıyı, Owens’ın oğlunun “Annemi vurdular!” şeklindeki yürek parçalayan çığlığını ve bir komşunun çaresizce kalp masajı yapma girişimini gözler önüne seriyor.
Kanıtların Sinematografisi
“Mükemmel Komşu”nun en belirgin ve radikal özelliği, biçimsel yaklaşımıdır. Film, konuşan kafalar, anlatıcılar veya dramatik canlandırmalardan kaçınarak neredeyse tamamen resmi arşiv materyallerinden oluşturulmuş. Başlıca kaynaklar; polis vücut kamerası kayıtları, 911 acil durum çağrıları, sorgu odası videoları ve devriye aracı kameralarından alınan görüntülerdir.
Bu stilistik tercih, yönetmen Geeta Gandbhir’in net bir sinematografik felsefesini yansıtıyor: izleyiciyi tamamen olayın içine çekmek. Amacı, izleyicinin bir dış sesin yönlendirmesi olmadan “kendini topluluğun bir parçası gibi hissetmesi” ve kendi sonuçlarına varması için “sadece polis vücut kamerası kayıtlarının içinde yaşamasını” sağlamaktı. “Anlatma, göster” olarak bilinen bu yöntem, izleyicinin zekâsına ve empatisine güvenerek olayları yaşandığı gibi işlemesine olanak tanıyor. Yönetmen, bunların “kurumsal kayıtlar” olması nedeniyle, izleyicinin “gerçekliğinden asla şüphe duymayacağını” düşündü, çünkü olay yerinde önyargı katabilecek bir muhabir bulunmuyordu.
Bu anlatıyı bir araya getirme süreci, devasa bir teknik ve kurgusal zorluktu. Gandbhir ve editör Viridiana Lieberman da dahil olmak üzere ekibi, tutarlı ve sarsıcı bir zaman çizelgesi oluşturmak için “darmadağınık halde gelen saatlerce süren polis vücut kamerası görüntülerini” organize etmek ve senkronize etmek zorunda kaldı. Sonuç, izleyiciyi doğrudan bir tanığa dönüştürüyor. Polis kamerasının bakış açısını benimseyen izleyici, anlaşmazlıkların gerilimini, komşuların hayal kırıklığını, olay yerindeki kaosu ve topluluğun acısını içten ve anlık bir şekilde deneyimliyor. Deneyim o kadar sürükleyici ve tempolu ki, gerçek hayattan bir gerilim filmi gibi hissettiriyor.
Kameranın Arkasındaki Motivasyon: Yas, Amaç ve Perspektif
“Mükemmel Komşu”nun arkasındaki itici güç son derece kişisel. Yönetmen Geeta Gandbhir’in trajediyle doğrudan bir bağlantısı vardı: Ajike Owens, görümcesinin en iyi arkadaşıydı. Gandbhir, projeyi yası bir amaca dönüştürme ve Owens ile ailesinin mirasını onurlandırma çabası olarak tanımlıyor. Bu kişisel bağ, bir film olarak değil, bir aktivizm eylemi olarak başlayan projenin katalizörü oldu. Florida’nın “Stand Your Ground” (Yerini Koru) yasasının Lorincz’in tutuklanmasını engelleyebileceğinden endişe duyan Gandbhir ve yapımcı ortağı Nikon Kwantu, çekimlere başlamak ve “ses getirmek” için Florida’ya gitti.
Bu proje, Ajike’nin annesi Pamela Dias’ın rızası ve manevi desteği olmadan mümkün olmazdı. Görüntülerin kamuya açık kullanımına izin veren oydu; dünyanın, kızına ne olduğuna tanıklık etmesini umuyordu. Bitmiş filmi izledikten sonra Gandbhir’e verdiği yanıt, güçlü bir teyitti: “Evet, dünya bebeğime ne olduğunu bilmeli.” Emmett Till’in annesi Mamie Till’in, oğluna yapılan vahşeti dünyanın görmesi için açık tabutta ısrar etmesinden ilham alan bu karar, film yapımcılarına hikâyenin en zor ve travmatik anlarını gösterme cesaretini verdi. Yapım ekibi, tanınmış gazeteci Soledad O’Brien’in baş yapımcı olarak katılımıyla güçlendi ve projeye gazetecilik titizliği kazandırdı.
“Stand Your Ground” Yasası ve Sistemin Başarısızlıkları
“Mükemmel Komşu”, bir suçun kroniği olmanın ötesine geçerek Florida’nın “Stand Your Ground” yasalarını ve yıkıcı sonuçlarını keskin bir şekilde inceliyor. Bir kişinin, ölüm veya ciddi bedensel zararı önlemek için makul bir şekilde gerekli olduğuna inanması halinde, geri çekilme zorunluluğu olmaksızın ölümcül güç kullanmasına izin veren bu yasa, Susan Lorincz’in savunmasının temel taşıydı. Belgesel, bu yasanın varlığının, özellikle ırksal önyargılar ve silahlara kolay erişimle birleştiğinde, “önce ateş et, sonra düşün” zihniyetini teşvik edebileceğini öne sürüyor.
Lorincz’in ateş etmeden önce bu yasaları internette araştırdığına dair kanıtlar, eyleminin anlık bir panik reaksiyonu olmadığını, aksine kendisini koruyacağına inandığı bir hukuk sistemi çerçevesinde verilmiş bir karar olduğunu gösteriyor. Film ayrıca, defalarca çağrılmasına rağmen bilinen ve büyüyen bir tehdidi azaltmayı başaramayan kolluk kuvvetlerinin sistemsel başarısızlığını da ortaya koyuyor. Yönetmenin bakış açısına göre polis, Lorincz’in düzensiz davranışlarına, tehditlerine ve çocuklara yönelik tacizine rağmen onu bir “tehlike” olarak değil, sadece bir “rahatsızlık” olarak gördü.
Bu temalar, Lorincz’in davasında iki zıt anlatının çarpıştığı noktada birleşti. Savunma, onu, Owens’ın kendisini öldürmek için kapısını kıracağına ikna olmuş, gerçek ve felç edici bir korkuyla hareket eden, sağlık sorunları olan yaşlı ve kırılgan bir kadın olarak tasvir etti. Argümanları, “Stand Your Ground” yasasının kilit bir unsuru olan tehdidin öznel algısına dayanıyordu. Diğer yanda savcılık, Lorincz’in korkudan değil, birikmiş öfkeden hareket ettiğini savundu. Kilit kanıt olarak, ses tonunun panik değil öfke dolu olduğu 911 çağrı kayıtlarını ve birden fazla kilitle güvence altına alınmış metal bir kapının arkasında güvende olduğu gerçeğini sundular. Savcı Rich Buxman, jüriye davanın temel sorusunu sordu: “Kapalı, kilitli ve güvenli bir kapının arkasından ateş etmek makul müydü?”
Sonunda, Owens ve Lorincz’in hikâyesi, Amerika Birleşik Devletleri’ni bölen gerilimlerin bir mikrokozmosu haline geliyor: ırksal bölünme, silahlı şiddetin her yerde varlığı, siyasi kutuplaşma ve ölümcül sonuçlarla manipüle edilebilen ve silahlandırılabilecek bir korku.
Adalet, Gerçekler ve Tarihler
Ulusal çapta dikkat çeken bir davanın ardından, tamamı beyazlardan oluşan altı kişilik bir jüri, Susan Lorincz’i ateşli silahla adam öldürmekten suçlu buldu. Daha sonra 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Bu olayların kesin zaman çizelgesi, davayı bütünüyle anlamak için çok önemlidir. Ajike “AJ” Owens’ın ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırı 2 Haziran 2023’te meydana geldi. Susan Lorincz, Ağustos 2024’te bir jüri tarafından suçlu bulundu. 25 yıllık hapis cezası ise Kasım 2024’te verildi.
Küresel gösteriminden önce “Mükemmel Komşu”, festival çevrelerinde başarılı bir yolculuğa çıktı. Dünya prömiyerini, Geeta Gandbhir’in yenilikçi ve güçlü sinematografik yaklaşımıyla ABD Belgesel kategorisinde Yönetmenlik Ödülü’nü kazandığı prestijli Sundance Film Festivali’nde yaptı. Kısa bir süre sonra Netflix, filmin dağıtım haklarını satın alarak bu önemli hikâyenin dünya çapında bir kitleye ulaşmasını sağladı.
“Mükemmel Komşu”, 17 Ekim’de Netflix‘te gösterime giriyor.