Yeni bir belgesel, Kanada spor tarihinin en acı verici kapanmamış davalarından birini mercek altına alıyor ve yirmi yıl sonra Montreal’de hala yankılanan bir soruyu soruyor: Expos’u kim öldürdü?
Belgesel, Kanada’nın ilk Major League Baseball (MLB) takımının kaderini belirleyen tartışmalı kararları, mali aksaklıkları ve stratejik hataları incelemeyi amaçlıyor. Anlatı, yıldız tanıkların ve kahramanların ifadeleriyle örülüyor. Pedro Martínez, Larry Walker ve Vladimir Guerrero gibi Şöhretler Müzesi (Hall of Fame) üyeleri sahadan bir bakış açısı sunuyor. Saygıdeğer menajer Felipe Alou, yedek kulübesinden yaşanan iniş çıkışları hatırlıyor.
Ancak gizemin çekirdeği, fırtınanın merkezinde yer alan yönetici figürler aracılığıyla araştırılıyor: en çalkantılı yılları yöneten eski başkan Claude Brochu ve takımın son özel sahibi Jeffrey Loria’nın üvey oğlu olan tartışmalı yönetici David Samson.
Belgesel, takımlarının kaybı nedeniyle hala “acı” ve “çözülmemiş bir yas” hisseden bir taraftar kitlesine katarsis sunma girişimi, bir “kültürel ağıt” olarak sunuluyor. Hikayeyi faili bulmaya yönelik bir soruşturma olarak çerçeveleyerek, film taraftarların ihanet duygularını doğruluyor ve karmaşık, çok faktörlü bir kaybı işlemek için anlatısal bir araç sağlıyor.
Yönetmen, seyirci sayıları ve oyuncu sözleşmelerinin ötesinde, Expos destanının “beyzboldan daha fazlası” olduğunu, Samson’un “kibirli” ve “kendine güvenen” tavrıyla kişileşen agresif Amerikan iş yapma tarzı ile Quebec’in sosyopolitik öncelikleri arasında bir “kültür çatışması” olduğunu öne sürüyor.
“Nos Amours”un Yükselişi: Bir Quebec Aşk Hikayesi
Kaybın büyüklüğünü anlamak için Expos ile Montreal arasındaki bağın derinliğini anlamak çok önemli. Sevgiyle “Nos Amours” (Aşklarımız) olarak bilinen takım, bir spor kulübünden daha fazlası; kültürel bir kurumdu.
1969’daki kuruluşu, ABD dışında yer alan ilk MLB takımı olmasıyla tarihi bir kilometre taşıydı. Adı bile, Montreal’in iyimserliğini ve dünya sahnesine çıkışını simgeleyen, alkışlanan Dünya Fuarı Expo 67’ye bir saygı duruşuydu.
Şehrin beyzbol aşkı birdenbire ortaya çıkmadı. Montreal, Brooklyn Dodgers’ın en üst düzey alt lig takımı olan Montreal Royals’a ev sahipliği yaparak bu sporda zengin bir mirasa sahipti. Jackie Robinson’un profesyonel beyzbolda ırk engelini aştığı yer Royals takımıydı ve bu, Major League’in gelişinden çok önce bir bilgi ve tutku temeli oluşturmuştu.
Expos bu ateşi yeniden alevlendirdi; Gary Carter, Andre Dawson ve Tim Raines gibi kendi efsanelerini yarattı; bu oyuncuların Şöhretler Müzesi’ndeki plaketleri onları Expos şapkasıyla tasvir ediyor. 1981’deki tek Ulusal Lig Doğu Konferansı şampiyonlukları, tarihteki yerlerini sağlamlaştırdı ve onları tüm Kanada için bir gurur sembolü haline getirdi.
İronik bir şekilde, Expos’u hayata geçiren aynı sivil hırs, aynı zamanda onların yıkımının da tohumlarını ekti. Expo 67’nin ve beyzbol takımının arkasındaki itici güç olan Belediye Başkanı Jean Drapeau, aynı zamanda 1976 Yaz Olimpiyatları’nın da mimarıydı. Bu oyunların mirası, görkemine rağmen “mimari bir felaket” ve “israf abidesi” (white elephant) haline gelecek olan bir beton devasa yapı olan Olimpiyat Stadı’ydı. “Nos Amours”u yaratan hırs, aynı zamanda onları yutmaya yardımcı olacak canavarı da doğurdu.
Yarıda Kalan Sezon: Sonun Başlangıcı
Eğer Expos’un hikayesi bir cinayet gizemiyse, 1994 MLB oyuncu grevi ölümcül yaranın açıldığı andır. İş uyuşmazlığı oyunu durdurmadan önce, Montreal takımı beyzbol dünyasının zirvesindeydi. 74-40’lık bir galibiyet-mağlubiyet oranıyla tüm ligin en iyi derecesine sahiptiler ve Dünya Serisi’nde (World Series) yarışacak gibi görünüyorlardı. Felipe Alou tarafından yönetilen takım, geleceğin Şöhretler Müzesi yıldızlarından oluşan bir çekirdeğe sahipti ve heyecan verici, baskın bir beyzbol oynuyordu.
Ağustos ayında başlayan ve sonunda sezonun geri kalanının ve Dünya Serisi’nin tarihte ilk kez iptal edilmesine yol açan grev, bu umutları yok etti.
Taraftarlar için bu, sadece milyonerler arasındaki bir iş uyuşmazlığı değil; çifte bir ihanetti. Önce, lig ve oyuncular onlardan zafere ulaşma şanslarını çaldı. Hemen ardından, takımın kendi yönetimi, hayallerindeki takımı dağıtarak onlara ikinci darbeyi vurdu.
Grev, Expos’un mali sorunlarını yaratmadı, ancak bunları açığa çıkardı ve sürdürülemez hale getirdi. Takım zaten “kısıtlı bir bütçeyle” faaliyet gösteriyordu ve ortak sahipler hisselerini daha fazla sermaye enjekte etme niyeti olmaksızın “hayırsever bağışlar” olarak görüyorlardı. Grev nedeniyle kaybedilen milyonlarca dolarlık gelir, sahip oldukları azıcık mali marjı da ortadan kaldırarak, elverişsiz döviz kuru gibi kronik sorunları, acil ve geri döndürülemez bir krize dönüştürdü ve bu da sert kararları zorunlu kıldı.
Bir Çöküşün Anatomisi: Sahipler, Politika ve Harap Bir Stadyum
Belgesel, çöküşe yol açan başlıca şüphelileri ve biriken kanıtları inceleyerek mecazi bir mahkeme salonu sunuyor.
Büyük Yangın Satışı (The Fire Sale)
Grevden sonra takım başkanı Claude Brochu, genel menajere maaş bütçesini büyük ölçüde kısmasını emretti. Birkaç gün içinde beyzbolun en iyi takımının çekirdeği dağıtıldı. Dış saha oyuncusu Larry Walker serbest oyuncu olarak ayrılırken, kapatıcı (closer) John Wetteland, başlangıç atıcısı Ken Hill ve merkez saha oyuncusu Marquis Grissom, değerlerinin çok altında bir fiyata takas edildi. Brochu, “tehlikeli bir sermaye tükenişi” ve ortaklarının yıldızları tutmak için daha fazla para yatırmayı reddetmesi nedeniyle başka seçeneği olmadığını savunarak kendini savundu.
Dolar ve Kararan Ekran
Expos, aşılamaz bir yapısal ekonomik zorlukla karşı karşıyaydı: gelirlerini Kanada doları olarak elde ediyor, ancak oyuncu maaşlarını ABD doları olarak ödüyorlardı; bu, sürekli elverişsiz olan döviz kuruyla daha da büyüyen bir açıktı. Bu soruna, sahip Jeffrey Loria dönemindeki feci bir karar eklendi: İngilizce televizyon ve radyo sözleşmelerinin yapılamaması. Bu hamle sadece çok önemli bir gelir kaynağını kesmekle kalmadı, aynı zamanda taraftar tabanının önemli bir bölümünü de yabancılaştırarak takımı bir medya karartmasına sürükledi.
Betondaki İsraf Abidesi
Olimpiyat Stadı, beyzbol için temelden yetersiz bir yuvaydı. “Beton bir mağara” olarak tanımlanan stadyum, kötü aydınlatma, korkunç akustik ve oyuncuların dizleri için zararlı olan bir suni çimden muzdaripti. Tarihi, ona “The Big Owe” (Büyük Borç) lakabını kazandıran astronomik maliyet aşımları, asla düzgün çalışmayan açılır kapanır bir çatı ve 55 tonluk bir beton kirişin düşmesini de içeren yapısal sorunlarla doluydu.
Ölümcül darbe, şehir merkezinde yeni bir stadyum için kamu finansmanı alınamaması oldu. O zamanki Quebec Başbakanı Lucien Bouchard’ın, hastaneleri kapatmak zorunda kalırken bir stadyuma kamu fonu ayırmayı reddetmesi, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini gösterdi.
Loria ve Samson’un Son Perdesi
Destan, bir dizi karmaşık ve tartışmalı mali manevrayla sona erdi. Yönetici ortak olan Jeffrey Loria, Expos’u 120 milyon dolara (diğer 29 takım sahibi tarafından kontrol edilen bir kuruluş olan) Major League Baseball’un kendisine sattı. Loria bu fonları Florida Marlins’i satın almak için kullandı.
Expos’un aldatıldığını hisseden eski azınlık ortakları, Loria ve MLB’ye karşı (takımın Montreal’deki yaşayabilirliğini sabote etmek ve işlemi kolaylaştırmak için komplo kurmakla suçlayarak) RICO yasası kapsamında bir dava açtı. David Samson’un belgesele katılımı dikkat çekici; dokuz saatlik bir röportaja oturduğunu, ancak filmin başlığının kendisini baş şüphelilerden biri olarak konumlandırdığının farkında olmadığını itiraf etti.
Son Out: Olimpiyat Stadı’nda Bir Cenaze
Expos tarihinin duygusal zirvesi, bir spor müsabakası değil, bir “cenaze töreni” olarak tanımlanan son iç saha maçında yaşandı. Bir önceki gece sadece 3.000 kişinin katıldığı maçın aksine, 31.000’den fazla taraftar takımlarına veda etmek için Olimpiyat Stadı’na akın etti. Bu kitlesel katılım, organizasyona bir destek gösterisi değil, onlardan çalındığını hissettikleri takım için kolektif bir yastı.
Bu kadar çok taraftarın varlığı, bir takım üyesi tarafından dile getirilen acı verici ve üstü kapalı bir soruyu gündeme getirdi: “Size ihtiyacımız varken hepiniz neredeydiniz?”
Atmosfer duygu yüklüydü. Taraftarlar tribünlerde ağlıyor, minnet ve öfke dolu pankartlar açıyor ve emektar oyuncuları her fırsatta ayakta alkışlıyordu. Jeffrey Loria’nın Florida Marlins’ine karşı alınan 9-1’lik yenilgiyle sonuçlanan maçın kendisi büyük ölçüde unutulmaya müsaitti. Asıl drama tribünlerde yaşandı. Maçın sonunda oyuncular sahada kalarak son bir teşekkür jesti olarak kalabalığa imzalı toplar ve diğer hatıra eşyalarını attı.
Kısa bir süre sonra, takımın Washington D.C.’ye taşınması ve orada Nationals olarak yeniden doğması resmiyet kazandı.
Dava Hâlâ Açık
“Montreal Expos: Bir Beyzbol Takımının Sonu” basit bir cevap sunmuyor veya tek bir suçluyu işaret etmiyor. Bunun yerine, takımı bitirmek için komplo kuran bir “etkiler mozaiği” ve bir “kültür çatışması” sunuyor.
Jeffrey Loria gibi figürler “tüm bu işin Darth Vader’ı” olarak resmedilse de, belgesel grevin, yerel yatırım eksikliğinin, hükümet politikalarının ve başarısız bir stadyumun bu suçta vazgeçilmez suç ortakları olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Expos’un mirası nostaljide, stadyumlarda hala görülen ikonik üç renkli şapkalarda ve Major League Baseball’un bir gün Montreal’e geri dönmesine yönelik süregelen özlemde yaşamaya devam ediyor. Film kanıtları sunuyor ve nihai kararı izleyiciye bırakıyor.
Belgesel, “Montreal Expos: Bir Beyzbol Takımının Sonu”, 21 Ekim’de Netflix‘te gösterime giriyor.