Netflix, modern bir Amerikan trajedisinin derinliklerine inmeyi vaat eden, Yon Motskin tarafından yönetilen Carman Ailesinin Gizemi adlı belgeselin prömiyerini yapacak. Ancak sıradan bir izleyici için bu başlık, true crime (gerçek suç) türünün bitmek bilmeyen kataloğundaki bir başka bölümü çağrıştırabilir.
Bu hikayenin büyüklüğünü hafife almak bir hata olur. Kuzey Atlantik’te bir gemi kazası olarak sunulan bu olay, aslında anlatı buzdağının sadece görünen kısmıdır. Yüzeyin altında kuşaklar boyu süren açgözlülük, karmaşık psikiyatrik teşhisler, soğukkanlı infazlar ve New England içtihatlarının sınırlarını zorlayan bir hukuk mücadelesi destanı gizlidir.
Başlangıç görüntüsü doğası gereği sinematiktir: Genç bir adam, Nathan Carman, sekiz gün boyunca sürüklendikten sonra Çinli bir yük gemisi olan Orient Lucky tarafından kurtarılmış, mavi sonsuzlukta bir can salının üzerinde süzülüyor. Ancak Nathan’ı karada bekleyen gerçek, okyanustan çok daha tehlikeliydi. Hayatta kalması oybirliğiyle bir rahatlamayla değil, anında ve yakıcı bir şüpheyle karşılandı. Onunla birlikte denize açılan annesi Linda Carman’ın yokluğu, tesadüfi bir kayıp olarak değil, yıllardır demlenen korkunç bir planın doruk noktası olarak hissedildi.
Bu kapsamlı rapor, bu labirent gibi davanın her katmanını inceliyor. Kendimizi olayların kronolojisiyle sınırlamayacağız; aktörlerin psikolojisini, gemi enkazının adli fiziğini ve ceza sistemi aciz göründüğünde sözde bir katili durdurmaya çalışan karmaşık yasal manevraları analiz edeceğiz. Bu, huzurevi endüstrisinden elde edilen paranın kırsal bir izolasyon hayatını finanse ettiği ve bir balıkçı teknesindeki değişikliklerin cinayet niyetinin kanıtı haline geldiği bir hikaye.
Bölüm I: Ataerkil Düzen ve Gerilimin Mimarisi
22 yaşındaki bir gencin annesini neden açık denizde ölüme götürebileceğini anlamak için her şeyin kaynağına inmemiz gerekiyor: paraya ve onu kazanan adama. John Chakalos sadece zengin bir büyükbaba değildi; ekonomik bağımlılık ve duygusal kıskançlıkla parçalanmış bir ailenin yörüngesinde döndüğü güneşti.
Uzun Ömür İmparatorluğu
John Chakalos, tahmini 42 milyon doları aşan servetini insan kırılganlığının temelleri üzerine inşa etti. Ana işi yaşlılar için bakım evleri geliştirmek ve yönetmekti. Kaderin acı bir cilvesi olarak, başkalarının yaşlılarına bakarak milyonlar kazanan adam, kendi evinde infaz edilerek günlerini sonlandıracaktı; iddia makamının teorisine göre, kendi kanı tarafından ihanete uğrayarak.
Chakalos ailesinin dinamikleri, zenginlere özgü bir işlev bozukluğunun vaka incelemesiydi. John’un dört kızı vardı: Linda, Valerie, Elaine ve Charlene. Ancak sevgi ve daha da önemlisi finansal kaynakların dağılımı eşit değildi.
Linda’nın oğlu Nathan Carman, bu ekosistemde benzersiz bir yere sahipti. Sıklıkla “altın torun” olarak anılan Nathan, büyükbabasıyla teyzelerinin orantısız olarak algıladığı bir ilişkiye sahipti. Kızları ataerkil babanın ilgisi için yarışırken, Nathan sürekli ziyaretler, özel akşam yemekleri ve en önemlisi doğrudan sermaye enjeksiyonları alıyordu.
Bu tercih sebepsiz değildi. Asperger sendromu teşhisi konan Nathan, John’un parayla hafifletmeye istekli göründüğü zorluklar sunuyordu. 2012 ile 2013 yılları arasında Chakalos’un torununun hesaplarına yaklaşık 550.000 dolar aktardığı belgelendi. Nathan’ın teyzeleri için bu sadece cömertlik değildi; gelecekteki miraslarına yönelik varoluşsal bir tehditti. Doğum hakları olarak gördükleri aile servetinin, Vermont’taki bu dengesiz gence doğru sızmasını izliyorlardı.
Windsor’ın Psikocoğrafyası
Chakalos’un Windsor, Connecticut’taki ikametgahı ailenin sinir merkeziydi. Büyükbaba ve torun arasındaki özel ilişki burada pekişti ve bu ilişki kanlı sonunu burada buldu. Ailedeki gerginlik bir sır değildi; elle tutulur bir atmosferdi. Linda’nın kız kardeşleri, dengesiz davranış geçmişi olan genç bir adam olan Nathan’ın, babalarının birincil sırdaşı ve yararlanıcısı haline gelmesini artan bir endişeyle izlediler.
Daha sonra ortaya çıkacak olan teori, Nathan’ın favori olmasına rağmen, finansal olarak dışlanacağına dair paranoyak bir korkuyla yaşadığını öne sürüyordu. Ekonomik bağımlılık tehlikeli bir kırılganlık yaratır; musluk kapanırsa, bağımlı olanın hayatı çöker. Müfettişlerin zihninde motif nefret değil, statünün korunmasıydı. Nathan’ın, büyükbabasının herhangi bir ruh hali değişikliği veya yeni vasiyet kararı onu dışarıda bırakmadan önce, miras yapısının mevcut durumunda “dondurulmasına” ihtiyacı vardı.
Bölüm II: “Karmaşık” Bir Zihnin Profili
Nathan Carman önceden belirlenmiş hiçbir kalıba uymuyordu ve bu, kamuoyu nezdinde hem savunması hem de mahkumiyeti haline geldi. Asperger teşhisi, savunması tarafından trajediden sonraki donuk tavırlarını ve gözle görülür duygu eksikliğini açıklamak için kullanıldı. Ancak Nathan’ın psikiyatrik geçmişi, basit bir nörolojik farklılıktan çok daha karanlık akımlara işaret ediyordu.
Erken Uyarı İşaretleri
Tekneler batmadan veya silahlar ateşlenmeden çok önce, Nathan derin bir istikrarsızlık belirtileri gösteriyordu. 2011 yılında, kendi annesi Linda, bir ruh sağlığı destek forumunda onu “karmaşık bir karmaşa” olarak tanımlayan bir yazı yazdı. Bunlar, kötü notlar yüzünden hüsrana uğramış bir annenin sözleri değil, kendi oğlundan korkan bir kadının yardım çığlığıydı.
Daha sonraki soruşturmalar sırasında ortaya çıkacak olan okul ve tıp kayıtları, rahatsız edici bir tablo çiziyordu. “Paranoyak sanrılar” ve Linda’nın “dini aptallık” olarak adlandırdığı ataklar rapor edildi. Bir okul olayında Nathan, müdür yardımcısına “Şeytan” ve bir sekretere “iblisin ajanı” olarak atıfta bulunmuştu.
Ama kelimeler en masum olanıydı. Gerçek fiziksel şiddet olayları da vardı. Henüz çocukken başka bir çocuğu bıçakla rehin tuttuğu ortaya çıktı. Raporlara göre, bu şiddet atakları, başa çıkma mekanizmaları zorlandığında ortaya çıkıyordu.
Linda Carman Paradoksu
Davanın merkezi trajedilerinden biri de burada yatıyor: Linda Carman’ın bağlılığı. Oğlunun potansiyel tehlikesinin farkında olmasına rağmen, Linda onun en ateşli koruyucusu oldu. İlişkileri yoğun bir şekilde karşılıklı bağımlılığa dayanıyordu. Nathan’ın babası Earle Clark Carman aileden ayrılmış, Linda’yı Nathan ile dünya arasındaki tek engel olarak bırakmıştı. Oğlunun ruh halini anlamaya çalışarak yorulmaksızın terapiler, uzmanlar ve “birinci sınıf bakım” arayışındaydı.
Bu körü körüne bağlılık, yıllar sonra Linda’nın neden cinayet şüphelisi olan bir oğluyla şüpheli bir şekilde modifiye edilmiş bir tekneye binmeyi kabul ettiğini açıklayacaktır. Bu cehalet değildi; her şeye rağmen oğlunun ona zarar vermeyeceğine dair patolojik bir anne umuduydu. Bu umut ona hayatına mal olacaktı.
At ve Kaçış
Nathan’ın tuhaf ruh halini gösteren bir detay, 2011 yılında atı “Cruise”un ölümünden sonra meydana geldi. Hayvanın kaybı öyle bir kriz yarattı ki Nathan evden kaçtı ve kayıp olarak bildirildi. Günler sonra Virginia’da yarasız halde bulundu. Hayvanlara olan bu bağlılığı, insanlarla olan bariz bağ kopukluğuyla şiddetle çelişiyordu.
2016’da saldan kurtarıldığında, gemi enkazından kurtardığı birkaç eşya arasında –4.000 dolar nakit paranın yanı sıra– o atla çekilmiş fotoğrafları da vardı. Davranış analistleri için bu, seçici bir sevgi kapasitesine ve belki de standart insan empatisinden tamamen kopukluğa işaret ediyordu.
Bölüm III: Windsor İnfazı ve Hayalet Silah
John Chakalos’un Aralık 2013’teki ölümü muğlak bir olay değildi. Bu bir infazdı. 87 yaşındaki ataerkil, yatağında başında ve gövdesinde çok sayıda kurşun yarasıyla bulundu. Eylemin acımasızlığı, hayatta kalma veya iyileşme şansını ortadan kaldırarak ölümü garanti altına alma yönünde açık bir niyet olduğunu gösteriyordu.
Son Akşam Yemeği
O gecenin zaman çizelgesi çok önemlidir. Nathan ve büyükbabası her zamanki rutinleri olan akşam yemeğini birlikte yemişlerdi. Nathan, John’u canlı gören bilinen son kişiydi. Nathan’ın ilk ifadelerine göre, büyükbabasının evinden akşam saat 10:00 civarında ayrılarak Bloomfield’daki dairesine döndü. Ancak, tutarsızlıklar hemen ortaya çıkmaya başladı.
Müfettişler, Chakalos’un ölüm zamanının akşam yemeğinden sonraki dönemle rahatsız edici bir şekilde örtüştüğünü belirledi. Daha sonra sivil davalarda Nathan’ın savunması tarafından alıntılanan bir tanık, cinayetin sabah saat 2:00 civarında işlendiğini iddia ederken, Nathan sabah 2:40’a kadar dairesinde olduğunu savundu. Ancak, bu mazeret zayıftı ve kritik anlarda sağlam bağımsız doğrulamadan yoksundu.
Kayıp Sig Sauer
Polis için en suçlayıcı ve aynı zamanda en sinir bozucu kanıt silahtı. Balistik incelemesi, Chakalos’un .308 kalibrelik bir tüfekle öldürüldüğünü belirledi. Polisin Nathan’ın son satın alımlarını araştırması üzerine, yasal olarak bir Sig Sauer model 716 Patrol tüfek… .308 kalibre… satın aldığını keşfettiler.
Polis silahı görmek istediğinde, Nathan’ın basit ve çileden çıkarıcı bir yanıtı oldu: kaybetmişti. Ne bir hırsızlık bildirimi ne de yüksek güçlü bir tüfeğin nasıl “kaybedileceğine” dair tutarlı bir açıklama vardı. Silah sadece yoktu.
Karşılaştırmalı balistik testleri yapacak bir cinayet silahı olmadan, Connecticut savcıları bir çıkmaza girdiler. Motive (para), fırsata (akşam yemeği) ve araca (kayıp tüfek) sahiptiler, ancak makul şüphenin ötesinde bir cinayet mahkumiyeti sağlamak için gereken gerçek “suçüstü kanıtından” yoksundular. Dava resmi olarak soğudu, ancak Carman ailesi içinde karar çoktan verilmişti. Nathan’ın teyzeleri, babalarının katiline baktıklarına ikna olarak bağlarını kopardılar. Nathan, şimdi bir şüphe bulutu altında ama özgür olarak, büyükbabasının ona bıraktığı paradan payını aldı ve kuzeye, Vermont’a kaçtı.
Bölüm IV: Chicken Pox ve Felaket Mühendisliği
Vermont’ta Nathan bir ev satın aldı ve yeni bir hayat kurmaya çalıştı. Ama parası tükeniyordu. 2016 yılına gelindiğinde işsizdi ve fonları hızla azalıyordu. İşte o zaman dikkati denize ve kalan tek aile serveti kaynağına yöneldi: annesine.
31 metrelik bir alüminyum balıkçı teknesi satın aldı. Tekne için seçtiği isim Chicken Pox (Suçiçeği), sahibi kadar alışılmadıktı. Ama tekneye yaptığı şey daha da garipti. Resmi bir denizcilik eğitimi olmayan amatör bir “kendin yap” meraklısı olan Nathan, gemide derin yapısal değişiklikler yapmaya başladı.
Sabotaj mı, Yetersizlik mi?
Chicken Pox’taki modifikasyonlar, sigorta dolandırıcılığı davasının ve daha sonra cinayet davasının odak noktası haline gelecekti. Nathan, teknenin trim flaplarını (denge kanatçıkları) söktü. Bu flaplar, teknenin dengelenmesine ve seyrederken burnunun aşağıda kalmasına yardımcı olan, kıç tarafında bulunan kritik cihazlardır. Bunları çıkarmak, bir teknenin idare edilmesini zorlaştırır ve olumsuz koşullarda alabora olma olasılığını artırır.
Ayrıca müfettişler, Nathan’ın gövdedeki delikleri kapatmaya ve motorda onarım yapmaya çalıştığını, bunu yaparken de ihmal veya kasıtlı sabotaj düşündürecek şekilde epoksi macun kullandığını keşfettiler. Su hattının yakınında daha önce tıkanmış olan delikleri açık bıraktı. Sigorta şirketi National Liability and Fire Insurance Co., batıktan sonra davayı incelediğinde, uzmanları teknenin denize elverişli olmadığı sonucuna vardı. Nathan’ın batmasını kolaylaştırmak için tekneyi kasıtlı olarak değiştirdiğini savundular.
Soru şuydu: Neden biri okyanusa açılmadan önce kendi teknesini güvensiz hale getirir? İddia makamının cevabı tüyler ürperticiydi: Çünkü tekneyi ve yolcusunu geri getirmeye hiç niyeti yoktu.
Bölüm V: Hiçliğe Yolculuk
17 Eylül 2016’da Nathan ve Linda, Rhode Island’daki Ram’s Point Marina’dan denize açıldılar. Linda’nın arkadaşları Sharon Hartstein ve Monte Montegrio’ya göre Linda, kıyıdan yaklaşık 20 mil uzakta, güvenli ve tanıdık bir bölge olan Block Island yakınlarında balık tutacaklarına inanıyordu. Randevuları vardı ve ertesi gün dönmeyi bekliyordu. Giysileri ve erzakları kısa bir yolculukla tutarlıydı.
Coğrafi Aldatma
Ancak Nathan, Chicken Pox’u Block Island’ın çok ötesine yönlendirdi. Kıyıdan 100 milden fazla uzakta, bol ton balığıyla ancak tehlikeli koşullarıyla da bilinen kıta sahanlığı kanyonlarına doğru yol aldı. Annesini bu kadar uzağa götürerek Nathan, onu cep telefonu kapsama alanının ve düzenli kıyı deniz trafiğinin güvenlik ağından çıkardı.
Varış yerindeki tutarsızlık temel bir öneme sahip. Eğer Linda kanyonlara gittiklerini bilseydi, muhtemelen reddeder ya da farklı bir hazırlık yapardı. Teknenin oraya varmış olması, onun kaçırma veya cinayet öncesi klasik bir manevra olan sahte bahanelerle götürüldüğünü gösteriyor.
Gemi Kazası
Gecenin karanlığında veya ertesi sabahın erken saatlerinde ne olduğunu sadece Nathan biliyor. Sahil Güvenlik’e ve daha sonra medyaya verdiği ifade muğlaktı. Motor bölmesinde garip bir ses duyduğunu söyledi. Kontrol ettiğinde suyun hızla içeri girdiğini gördü. Annesine can salını hazırlamasını söylediğini iddia etti.
Nathan’a göre, sala binmeyi başardı. Annesini teknenin kamarasında gördü, ama sonra, saniyeler içinde Chicken Pox battı ve Linda’yı da beraberinde götürdü. Nathan onu aradığını, adını bağırdığını ama kadının kaybolduğunu iddia etti.
Bir teknenin suyla dolması zaman almasına rağmen, batmadan önce herhangi bir Mayday (imdat) çağrısı yapılmadı, VHF telsizi kullanılmadı. Sadece sessizlik.
Bölüm VI: Sürüklenme Bilimi ve Orient Lucky Kurtarma Operasyonu
Sahil Güvenlik’in arama operasyonu devasa boyutlardaydı. İki Connecticut eyaleti büyüklüğünde bir alan olan 11.000 mil kareden fazla okyanus tarandı. Arama New York, Montauk’a kadar uzandı ama hiçbir şey bulamadılar. Bir hafta sonra aktif arama askıya alındı ve her ikisinin de öldüğü varsayıldı.
Sonra “mucize” gerçekleşti. Orient Lucky adlı yük gemisi, Martha’s Vineyard’ın yaklaşık 100 mil güneyinde şişme salı gördü. Nathan hayattaydı.
Woods Hole Analizi
Nathan’ın hayatta kalması, titiz bir bilimsel soruşturmayı tetikledi. Prestijli Woods Hole Oşinografi Enstitüsü’nden uzmanlar, bir “ters sürüklenme” analizi yapmak üzere işe alındı. Eylül 2016’nın o belirli günlerine ait okyanus akıntıları, su sıcaklığı ve rüzgar modelleri hakkındaki karmaşık verileri kullanarak, salın kurtarma noktasından geriye doğru hareketini modellediler.
Sonuçlar Nathan’ın güvenilirliği için yıkıcıydı. Analiz, salın Orient Lucky tarafından bulunduğu noktaya ulaşabilmesi için Chicken Pox‘un Nathan’ın iddia ettiği yerde ve iddia ettiği saatte batmış olamayacağını gösterdi. Veriler, batığın kanyonların daha derinlerinde, farklı bir yerde olduğunu gösteriyor ve Nathan’ın olay yeri hakkında yalan söylediğini doğruluyordu.
Ayrıca, Nathan’ın fiziksel durumu ve yanındaki erzak şüphe uyandırdı. Yiyecek ve suyla bulundu. Yanında bir balık tutma gezisi için tuhaf bir meblağ olan 4.000 dolar nakit taşıyordu. Ve belki de en garibi: atının fotoğrafları. Görünüşe göre annesinin güvenliği veya acil durum iletişim ekipmanı yerine kendi parasına ve duygusal hatıralarına öncelik vererek bir “kaçış” veya hayatta kalma çantası hazırlamıştı.
Bölüm VII: Hukuk Savaşı ve “Katil Kuralı”
Nathan Vermont’a dönerken, teyzeleri benzeri görülmemiş bir yasal saldırı başlattı. Valerie Santilli, Elaine Chakalos ve Charlene Gallagher, babalarını ve kız kardeşlerini öldürdüğüne inandıkları adamın suçlarından mali çıkar sağlamasına izin vermeye niyetli değildi.
Sivil Kuşatma
New Hampshire’da “Slayer Rule” (Katil Kuralı) olarak bilinen kurala dayanarak bir dava açtılar. Bu Anglo-Sakson hukuk ilkesi (common law), bir bireyin kasten öldürdüğü bir kişiden miras alamayacağını belirtir. Amaç, Nathan’ı yalnızca büyükbabasının servetinden (ki bu hala tartışmalıydı) değil, aynı zamanda Linda’nın yaklaşık 7 milyon dolarlık payından da mahrum bırakmaktı.
Dava karmaşık bir yargı yetkisi mücadelesiydi. New Hampshire’daki bir yargıç, 2019’da ikametgahla ilgili teknik sorunlar nedeniyle (John Chakalos NH’de ikamet etmiyordu) davayı başlangıçta reddetti ve bu da teyzeleri davayı Connecticut’ta yeniden açmaya zorladı. Ancak, yasal baskı çok büyüktü. Teyzeler, Nathan’ı açgözlülük ve kötülükle hareket eden hesaplayıcı bir avcı olarak resmettiler ve onun, finansal geleceğini güvence altına almak için onu seven tek iki aile üyesini öldürdüğünü savundular.
Sigorta Davası
Eş zamanlı olarak Nathan, tekne için 85.000 dolarlık talebi reddettiği için sigortacısına dava açtı. Bu sivil dava, fiili bir cinayet davasına dönüştü. Dikkat çekici bir entelektüel kibir sergileyen Nathan, federal mahkemede kendini temsil etmeye karar verdi. Deneyimli kurumsal avukatlarla karşı karşıya geldi, tanıkları sorguladı ve argümanlar sundu.
Mahkemedeki davranışı soğuk, teknik ve duygusuzdu, bu da gözlemcileri daha da yabancılaştırdı. Sigortacının avukatları, teknedeki modifikasyonlara dair güçlü kanıtlar sundu. Federal yargıç, Nathan’ın teknenin batmasına katkıda bulunduğuna ve eylemlerinin hileli olduğuna karar vererek sigortacı lehine hüküm verdi. Bu, bir mahkemenin batığın bir kaza olmadığı teorisini resmi olarak ilk kez doğrulamasıydı.
Bölüm VIII: Son İddianame ve Hücredeki Son
Sivil davalardaki yenilgilere rağmen Nathan, Mayıs 2022’ye kadar özgür kaldı. O zaman Vermont’taki ABD Başsavcılığı nihayet resmi bir iddianame yayınladı. Nathan Carman, annesinin açık denizde ölümü nedeniyle birinci derece cinayetle ve büyükbabasının mirasını elde etmek için çok sayıda elektronik dolandırıcılıkla suçlanarak tutuklandı.
İddianame nihayet iki trajediyi birleştirdi: 2013’te John Chakalos’un ve 2016’da Linda Carman’ın öldürülmesinin, tek bir sürekli suç planının (“scheme to defraud”) parçası olduğunu iddia etti. Savcılar, Nathan’ın vasiyetini değiştirmesini engellemek için büyükbabasını ve miras payını almak için annesini öldürdüğünü savundu.
İntihar ve Ebedi Sessizlik
Nathan Carman suçsuz olduğunu iddia etti. Şimdi federal kamu savunucularından oluşan hukuk ekibi, New England’da on yılın adli olayı olmaya aday bir duruşmaya hazırlanıyordu. Kanıtların ikinci dereceden olduğunu ve onu ateş etmeye veya tekne sabotajına bağlayan doğrudan bir adli tıp kanıtı bulunmadığını iddia edeceklerdi.
Ama o duruşma asla gerçekleşmeyecekti. Haziran 2023’te, 29 yaşındayken, Nathan Cheshire İlçe hapishanesindeki hücresinde ölü bulundu. Tamamı asla kamuoyuna açıklanmayan bir not bırakarak intihar etmişti.
Ölümü, cezai suçlamaların otomatik olarak düşürülmesine neden oldu ve davayı yasal olarak sonsuza kadar “çözülmemiş” bıraktı. Nathan’ın intiharı, teknesinin mimarisinden hukuk sistemine kadar çevresinin her yönünü manipüle etmeye çalışan bir adamın son kontrol eylemiydi. Duruşmadan önce ölerek, teyzelerini, savcıları ve halkı bir suçluluk hükmünün tatmininden mahrum bıraktı. Gerçeği mezara götürdü ve arkasında iyileşmesi nesiller sürecek bir finansal ve duygusal yıkım izi bıraktı.
Belgesel Mirası
Netflix belgeseli, yasal tozun oturduğu ancak ahlaki soruların hala yandığı bir zamanda geliyor. Evan Lubofsky’nin WIRED için yaptığı gibi derin gazetecilik araştırmalarına dayanan film, adalet sisteminin asla tamamlayamadığı bir anlatıyı yeniden inşa etme görevini üstleniyor.
Carman’ların hikayesi, görünüşte ayrıcalıklı aileler içinde var olabilecek uçurumlara bakmaya zorluyor bizi. Paranın zihinsel işlev bozukluğu için nasıl bir hızlandırıcı görevi görebileceğini ve bir annenin kör ve koruyucu sevgisinin, istemeden de olsa kendi yıkımının aracı haline nasıl gelebileceğini gösteriyor.
Linda Carman o tekneye hem sevdiği hem de korktuğu oğluyla bindi; Atlantik’in karanlık sularındaki nihai kaderi, bu Amerikan trajedisinin en acı verici tanıklığı olmaya devam ediyor. Chicken Pox, okyanusun dibinde yatıyor ve onunla birlikte, gerçekte ne olduğuna dair tek tanık da. Nathan Carman yasal olarak masum öldü, ancak kamuoyu ve tarih mahkemesinde mahkum edildi. Mirası, çok imrendiği servet değil, kan, para ve suyun tehlikeleri hakkında sonsuz bir uyarıdır.
Carman Ailesinin Gizemi, 19 Kasım’da Netflix‘te başlıyor.

