Alexander Gray Associates, New York’ta Betty Parsons’ın (1900-1982) nadiren görülen 1960’lara ait eserlerini sergileyen “Reverberation” adlı dördüncü sergi açıldı. Sergi, Parsons’ın düşünceli ve sezgisel soyutlama tarzını vurgulayarak, organik formlar aracılığıyla kendiliğindenliği ve jest’i kutluyor.
1913 Armory Show’u gördükten sonra sanatçı olmaya karar veren Parsons, başlangıçta figüratif heykel çalışmış, ardından suluboyaya geçmiş ve 1946’da Betty Parsons Galerisi’ni kurmuştur. 1947’de tamamen soyutlamaya yönelen sanatçı, bir konunun nasıl göründüğünü değil, “kendisinde ne hissettirdiğini” yakalamaya çalışmıştır. 1960’ta Southold, NY’deki ışık dolu stüdyosunun tamamlanması, sanatsal üretiminde önemli ve verimli bir dönemi tetiklemiştir.

Parsons’ın bu on yıl boyunca yaptığı kompozisyonlar, cesur grafik formlar, doygun renkler ve akıcı konturlarla öne çıkmaktadır. “Without Greed” (1960) adlı eser, tek renkli bir arka plan üzerinde özgürce yüzen veya belki de ondan ortaya çıkan ayırt edici renklerdeki eğrisel şekilleri sergileyen erken bir örnektir. Her görünür fırça darbesi, hızlı ve tereddütsüz resim yapma sürecini ortaya koymaktadır.
Mimar ve sanatçı Tony Smith tarafından özel olarak inşa edilen stüdyo, Parsons için şehirden uzaklaşabileceği bir hafta sonu sığınağı ve yaratıcı bir sığınak sağlamıştır. Long Island Sound’a bakan deniz kenarındaki konumu, Parsons’ın yaratıcı ortamının ayrılmaz bir parçası olmuştur. “Kites” (1962) ve “Sand with Shapes” (1964) gibi eserler, hem denizcilik mekanlarını hem de psişik manzaraları çağrıştıran amorf figürlere benzeyen biyomorfik şekiller içermektedir.
“Lavender” (1965) ve “Amber” (1969) gibi diğer resimler, canlı tonlarını ele veren başlıklarıyla, Parsons’ın renklerin belirli duygusal durumları uyandırma yeteneğini keşfetmesini işaret etmektedir. 1960’larda giderek daha parlak bir palet kullanan sanatçı, psikolojik veya felsefi olsun, onu sıradanın ötesinde bir şeye bağlayan daha derin, görünmez güçlere dokunmaya devam etmiştir.
Parsons, “görünmez varlık” olarak adlandırdığı, sanatın tüm şeyleri birbirine bağlayan “saf enerji”ye dokunma gücüne olan inancını yansıtan metafizik bir gizemi temsil etmeye çalışmıştır. Sergiye adını veren canlı turuncu ve gök mavisi kompozisyon “Reverberation” (1968), bu yarı-ilahi girişimi örneklemektedir.
Parsons’ın eserleri Amerika Birleşik Devletleri genelinde yaygın olarak sergilenmiş ve 1968’de Lawrence Alloway’in küratörlüğünde Londra’daki Whitechapel Galerisi’nde bir retrospektife konu olmuştur. Alloway ile yaptığı bir röportajda Parsons, yaratıcı sürecinin içgüdüsel doğasını şöyle açıklamıştır: “Bir resme başladığımda boş bir sayfa olmaya çalışırım ve sadece bir duygunun içime girmesine izin veririm.”
Betty Parsons’ın eserleri, aralarında Marion Art Center, MA (2022); Art Omi, Ghent, NY (2018); The Pollock-Krasner House and Study Center, East Hampton, NY (1992); Montclair Museum of Art, NJ (1974) ve Whitechapel Gallery, Londra (1968) gibi birçok solo sergiye konu olmuştur. Eserleri ayrıca çeşitli grup sergilerinde yer almış ve Buffalo AKG Art Museum, NY; High Museum of Art, Atlanta, GA; Carnegie Museum of Art, Pittsburgh, PA; İrlanda Modern Sanat Müzesi, Dublin; Modern Sanat Müzesi, New York; Ulusal Kadın Sanatları Müzesi, Washington, D.C.; Smithsonian Amerikan Sanat Müzesi, Washington, D.C. ve Whitney Amerikan Sanat Müzesi, New York gibi önemli koleksiyonlarda temsil edilmektedir.
“Reverberation” sergisi, 14 Şubat – 15 Mart 2025 tarihleri arasında Alexander Gray Associates, New York’ta ziyaretçilerini bekliyor.