Netflix’in ‘Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü’ Belgeseli: Yeniden Açılan Bir Gizem, Geri Kazanılan Bir Miras

Yeni belgesel, "Paris Is Burning" ikonunun hayatını ve faili meçhul cinayetini mercek altına alırken, biyolojik ve seçilmiş ailelerini adalet arayışında bir araya getiriyor.
Haziran 23, 2025 03:07
Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü - Netflix
Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü - Netflix

Yeni bir belgesel, çığır açan Paris Is Burning filmindeki rolüyle küresel bir trans ikona dönüşen sanatçı Venus Xtravaganza’nın hayatını ve faili meçhul cinayetini yeniden gündeme taşıyor. Kimberly Reed’in yönettiği yeni film Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü, Venus’ün ölümünden on yıllar sonra hikayeyi kaldığı yerden ele alarak cevaplar, uzlaşma ve adalet arayışıyla dolu bir yolculuğu gözler önüne seriyor. Participant tarafından sunulan ve Stick Figure Productions tarafından yapılan belgesel, Venus’ün hayatını şekillendiren iki aileyi bir araya getiriyor: içine doğduğu biyolojik ailesi ve New York’un ballroom sahnesinde bulduğu seçilmiş ailesi. Bu iki aile, yıllardır aydınlatılamamış bir cinayetin ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak ve 30 yılı aşkın süredir yaşayan bir mirası onurlandırıp hak ettiği itibarı iade etmek için bir araya geliyor.

Paris Is Burning’in Kalıcı Gölgesi

Yeni filmi anlamak için öncelikle selefini anlamak gerekir. 1990 yapımı çığır açan belgesel Paris Is Burning, dünyaya New York’un canlı ve yeraltı ballroom kültürüne ilk kapsamlı bakışı sundu. Bu, siyahi ve Latin kökenli LGBTQ+ gençler tarafından ve onlar için yaratılmış bir dünyaydı. Film, yarışmacıların dans, moda ve “gerçekçilik” gibi kategorilerde yarıştığı, belirli bir karakteri ne kadar iyi canlandırdıklarına göre değerlendirildiği gösterişli baloları belgeliyordu. Bu etkinlikler yarışmalardan çok daha fazlasıydı; ırkçılık, homofobi, transfobi, yoksulluk ve kapıdaki AIDS krizinin damga vurduğu bir toplumda hem bir can simidi hem de bir kendini ifade etme alanıydı. Bu dünya içinde, “evler” (house) olarak bilinen ve “anneler” ile “babalar” tarafından yönetilen vekil aileler, biyolojik akrabaları tarafından dışlananlara sığınak, destek ve aidiyet duygusu sağlıyordu.

İtalyan ve Porto Riko kökenli genç bir trans kadın olan Venus Xtravaganza, filmin en unutulmaz figürlerinden biriydi. Nüfuzlu Xtravaganza Evi’nden (House of Xtravaganza) model olma hayalleri kuran Venus, kamera karşısında samimi bir kırılganlık ve şiddetli bir hırsla hayallerinden bahsediyordu: bir araba, New York’tan uzakta bir ev ve kilisede beyaz bir elbiseyle evlenmek. Ballroom sahnesinin yükselen bir yıldızıydı, ancak onu bir ikon haline getiren filmi asla göremedi. Paris Is Burning‘in son ve akıldan çıkmayan anlarında, evinin annesi Angie Xtravaganza, 23 yaşındaki Venus’ün bir otel odasında boğularak öldürülmüş halde bulunduğunu öğrenir. Cinayeti asla çözülemedi ve hikayesi, izleyicilerin hafızasında on yıllardır yer eden trajik bir şekilde yarım kaldı.

İki Ailenin Hikayesi

Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü, duygusal eksenini Venus’ün iki ailesinin bir araya gelmesi üzerine kuruyor. Film, onunla birlikte New Jersey’de büyüyen biyolojik erkek kardeşleri John, Joe ve Louie Pellagatti’yi tanıtıyor. Samimi anlarda geçmişlerini anlatan kardeşler, kız kardeşlerine olan sevgilerinin hiç bitmediğini ancak o dönemde onun cinsiyet kimliğini anlamakta yetersiz kaldıklarını kabul ediyorlar. Onların yolculuğu, bu zorlu geçmişle yüzleşmek, uzun süredir devam eden travma ve pişmanlıkları aşarak onun anısını layıkıyla onurlandırmanın bir yolunu bulmaktır. Kardeşlerden biri, ona aldığı ilk feminen hediye olan bir parfüm kılıfının hikayesini anlatır; hediyeyi paketleyip ağacın altına koymuş, ancak Venus onu asla alamamıştır.

Bu anlama yolculuğu, onları Venus’ün diğer ailesiyle, efsanevi Xtravaganza Evi ile buluşturur. Film, Venus’ün evi terk ettikten sonra ona kucak açan kritik bir destek ağı ve sığınak olan ballroom evine daha derin bir bakış sunar. Evin şimdiki annesi, empatik Gisele Xtravaganza’nın rehberliğinde Pellagatti kardeşler, kız kardeşlerinin yaşadığı dünyaya adım atarlar. Belgesel, bu iki farklı ailenin tanışmasını, anılarını paylaşmasını ve yeni, birleşik bir cephe oluşturmasını takip ediyor. Hukuki adalet arayışı misyonu belirlese de, filmin dokunaklı özünü bu ailevi uzlaşma süreci, yani zorlu bir geçmişi aşarak umut dolu bir gelecek inşa etme çabası oluşturuyor.

Adalet ve Gerçek Arayışı

Belgesel sadece geçmişe bir ayna tutmuyor, aynı zamanda bugünün aktif bir parçası haline geliyor. Ana anlatı, ailelerin Venus’ün faili meçhul cinayet davasını yeniden açma çabalarını takip ediyor. Bir hukuk ekibiyle anlaşan ailelerin yapım sürecindeki ortak çabaları, New York Polis Departmanı’nın soruşturmayı resmi olarak yeniden başlatmasını sağlayan önemli bir gelişmeye yol açar. Film ekibi de hikayenin bir parçası haline gelerek, sisteme meydan okuma ve on yıllardır uykuda olan bir davaya yeniden bakılmasını talep etme sürecini belgeler. Kayıp ve öldürülmüş LGBTQ+ bireyler konusunda uzmanlaşmış kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan Trans Doe Task Force da DNA kanıtlarının işlenmesinde danışmanlık hizmeti veriyor.

Daha önce hiç görülmemiş arşiv materyalleri ve Paris Is Burning‘den çıkarılmış sahneler aracılığıyla film, Venus’ün kendi hikayesine katkıda bulunmasına olanak tanıyor. Bu görüntüler, onun hayatını yeniden bağlama oturtarak orijinal filmin sınırlarının ötesinde bir ses kazandırıyor. Tüyler ürpertici bir sahnede Venus, samimi bir an sırasında trans olduğunu keşfeden bir adamın şiddetli saldırısından kıl payı kurtulduğunu anlatır. Bu, karşı karşıya olduğu sürekli tehlikeyi vurgulayan ve ölümüne yol açan koşulları yansıttığına inanılan bir andır.

Bir İsmi Geri Kazanmak, Bir Mirası Onurlandırmak

Polis soruşturmasının sonucu belirsizliğini korurken, Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü, birleşen ailenin elde ettiği bir dizi derin ve somut zaferi belgeliyor. Tarihi bir adımla, ölümünden sonra yasal olarak adını değiştirmeyi başararak onu resmi olarak Venus Pellagatti Xtravaganza olarak tanıtırlar. Yıllarca ölümünde yanlış kimlikle anılmış, doğum adıyla gömülmüştü. Film, aileyi New Jersey, North Arlington’daki Holy Cross Mezarlığı’na kadar takip ederken, mezar taşını kendisinin seçtiği adı taşıyan bir taşla değiştirirler. Bu, onun gerçek kimliğini tescil ettirmenin güçlü bir eylemidir.

Onu onurlandırma çabaları kökenlerine kadar uzanır. Jersey City’deki çocukluk evi, büyükannesinin yanında sığındığı ve Paris Is Burning için en unutulmaz röportajlarından bazılarını verdiği yer, başarılı bir şekilde tarihi bir anıt olarak tescillenir. Bu eylemler farklı bir adalet türünü temsil eder. Hukuki bir sistemde bir sonuca ulaşmanın garanti olmadığı bir durumda, aile ve topluluk kendi adaletlerini yaratarak Venus’ün kimliğinin onurlandırılmasını, hikayesinin doğru bir şekilde anlatılmasını ve mirasının sonsuza dek perçinlenmesini sağlar.

Dün ve Bugün: Devam Eden Bir Mücadele

Belgesel, yeniden alevlenen toplumsal ve siyasi bölünmelerin yaşandığı bir dönemde geliyor ve geçmişle bugün arasındaki mesafeyi kasıtlı olarak ortadan kaldırıyor. Venus’ün hikayesini tarihi bir trajedi olarak değil, güncel ve acil bir mesel olarak çerçeveliyor. Film, 1980’lerin şiddeti ile günümüzde devam eden tehlikeler arasında doğrudan bir bağ kurarak, bir benzin istasyonunda voguing yaparken bıçaklanarak öldürülen genç bir adam olan O’Shea Sibley için düzenlenen modern bir anma törenine yer veriyor. Bu sahne, Venus’ün ölümüne yol açan kimlik temelli nefretin hala can almaya devam ettiğinin acı bir hatırlatıcısıdır. Film, trans ve queer bireylerin, özellikle de beyaz olmayan trans kadınların karşılaştığı sistemik engellerin ve şiddetin ortadan kalkmadığını vurguluyor. Venus’ün hikayesini bu çağdaş bağlama yerleştirerek, film güvenlik, kabul ve var olma hakkı için süren mücadelenin güçlü bir kanıtını sunuyor.

Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü‘nde belgelenen yolculuk, faili meçhul bir cinayetin acı gerçeğiyle başlıyor, ancak varış noktası iyileşme, sevgi ve kutlama. Bir katilin aranması anlatıya yön verse de, filmin nihai odak noktası bir ailenin katartik uzlaşması ve bir topluluğun dirençli ruhudur. Bu, bir kaybın portresi olduğu kadar, bir mirasın sadece hayatta kalmasına değil, aynı zamanda gelişmesine olanak tanıyan bastırılamaz sevgi ve metanetli zarafetin de bir resmidir. Hayatın sonlu olabileceğini, ancak bir ismin ve bir hikayenin sonsuza dek geri kazanılabileceğini kanıtlıyor.

Venus Xtravaganza: Bir Yıldızın Ölümü, 23 Haziran’daki prömiyerinin ardından şimdi Netflixx’te yayında.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.